13 Şubat 2010 Cumartesi

portakal kabuğu

kabukları küçüklükten beri şekilden şekle sokmaya bayılırım! aslında bunu belki de sanata döksem koca bir sergi açabilirdim sanıyorum.. hiç bişi çıkmasa kübist etkilerim coşar geometrimi konuştururdum.. kuratör yazım da : "portakalı soydum, başucuma koydum, ben bir yalan uydurdum, duma-duma-dum..!" olurdu bu durumda :))

yalnız başına ikinci portakalı götürürken ancak benim gibi beyni çamurlu suya dönmüş biri sanata ahkam keser.. huyum kurusun.

aaa bu arada, puzzle'ım da bitmek üzere, hepi topu 50-60 parçam kaldı!! (teveccühünüz)
eee bu da bitince ne olacak diye düşünüp moralim bozulunca, kalan parçaları pazar dinginliğime eşlik etmeleri için kendi hallerine bıraktım, yarına kadar..
sonra kendimi portakala verdim işte..

sabah sabah zamansız ve ahlaksızca yağan yağmurda, bir taraftan yürüyüp bir taraftan şemsiye koordinasyonu yapıp bir taraftan da suya batan babetlerimin içinde cupbadanak yüzen ayaklarımın talihsizliğini portakal sanatıyla aktarmak istedim..

herşeyin yapılmışı olmak zorunda mı sanki ?? :)) (bu anlatı da babetleri yoksayıyoruz)



ana düşünce : içine dön, pozitif düşün, yalnızlığa isyan etme,çulsuzluğuna aldırma, sabır çek...........!!!

0 tropikal esinti var..: