31 Ekim 2008 Cuma

Yastık Altı Hikayesi

Evvel zaman olur ki; bir gece vakti karıştırılan eski notlar, eski dostlar, eski yüzler, eski anlamlar- anlam taşıdığı sanılanlar-, aldatmacalar; gün olur devran döner hesabı bir bir karşında yadedilmeyi beklemiş durmuştur. Hal mi kalmamış yürek mi dayanmamıştır bilinmez; zihninin duvarlarına çarpıp da geri geldikçe enerjileri artmış, içi içine sığmamıştır. Bu karmaşa süredursun erbab-ı yalnızlık olmuş, bir türkü tutturulmuş, geçmişten tozlu bir yaşanmışlık kalmıştır baki. Yastık altında yirmi bin fersah…

Mişli geçmiş zamanların birinde; bir peri yaşarmış...
Günlerden bir gün, zamanlardan pembe zaman,
Uykuya dalmış, derinmiş uykusu- ya da o öyle sanmış-
Aradığı belli, kendinden emin dalmış uykuya,
Bildiğinden aradığını, tatlı tatlı gülümsermiş etrafına…

O peri ki gün gelir “bulut olur, yağmur olur bize bakarmış;
Hem yakın hem uzakmış, yanakları al almış….”
Gel zaman git zaman; daldığı derin uykuda rüyaları harikalar yaratmış, kurgusunda besleyip büyüttüğü yemyeşil çimenlik, vadi olmuş, üzerine güneşler açmış. Kelebekler uçmuş, kuşlar doluşmuş. Papatyalı masallar, yerinden oynayan taşlar, tümden gelen bir ustanın yorgun ellerinde boyanmış...Mutluluk buysa, uyanmak nedensiz olmuş…

Yastığının altında biriktirdiği huzur dolu rüyalarından arta kalanlarla,
Böyle düzen olmaz olmuş, yazıldıysa bozulmuştur.

Aranan her ne ise geçmiş zamanda;
Kaybolmuş.
Darılmak, gücenmek yokmuş;
Yüzleşilmiş.
Sorgulayıp çıkılamamış işin içinden;
Vazgeçilmiş.

Tekerleme bitmiş; kalanlar kalmış, gidenler gitmiş; peri hep uykusundaki harikaları sevmiştir...
gökten üç elma düşmüş: duma-duma-dum.

0 tropikal esinti var..: