30 Aralık 2007 Pazar

2008'e girerken..

bir aralık giriverdi aramıza, bir aralık çıkmış gitmiş..
bir yılı daha bitiriyoruz dostlar, biten yıllara bir yenisini daha ekliyoruz buruşturup. içindekilerle saklı, zamanı geldiğinde tarih sırasına göre çekilmeyi bekleyen "yıl yığını" arasında yerini aldırıyoruz.. biten her yıl, yaşadığımızın karıdır dip toplamda, eksiye düşmediysen ne ala diyelim, yüzümüzü 2008'e çevirelim diyorum..

*****
acaba herbirimiz neler neler bekliyoruz.. yeni olan herşeyin en güzel yanıdır, gülümseyerek kurulan hayallerin olması, herşeyin iyi dileklerle yol bulması.. motive ve pozitif. sonra zamanın getirisi ile işte bu kredidir işletilen.. üzen her olay bakiyeden düşer, her gülümseme bonus kazandırır..

*****
yılın başlarında biten yıl içinde yapmak üzere kugulanan birsürü aksiyon planından biri de işte bu blogdu. şimdi geriye dönüp baktığımda sıklığı az olsa da neredeyse saatine kadar ulaşabilinecek bir yaşantı dizisi oluşmuş. adada neler olmuş neler, iyisi, kötüsü, yaşanmışı, yaşanmışı ama aktarılmamışı, ne ararsan işte..almanak diye ben buna diyorum.. 2008 ateşten gömlek.

*****

bunu yazmadan geçemem; 2007'de başıma yeniden gelen en güzel şeysin sen canım..kendi ellerimle seçtiğim(!) muhteşem hediyemin muhteşem paketine yazdığım notta olduğu gibi:2008'de de "benim"le ol.. :)) seni çok ama çok seviyorum!

******

2008 bana..

sevdiklerim eksilmeden hep birlikte mutlu yaşama şansı verirse,
yazacağım kitabımın ilk cümleleri için ilham gönderirse,
gideceğim "yeni" ülkeleri kıtalararası bölüştürüp içine yunanistanı da eklerse,
canımın içine bana "haydi gel benimle ol" dedirtip ve hatta bu içeriği genişletirse,
kuzenlerimle daha fazla vakit geçirtirse,
canımın diğer bir içi selocum üniversiteyi kazanırsa ve istanbula getirtirse,
bol paralar gönderirsee :))
yeni bir hobi kazandırırsa,
yeni bir dil öğretirse,
ders vermem için bir sürü öğrenci göndertirsee,
gıcırından bir araba verirse,
güzel evimi merkeze doğru taşımam için güç verirse,
bu ülkede düzen, adalet, barış ve laik demokrat yüzü gösterirse,
ve vesairelenmesi mümkün nice başlıklar için cesaret verirse,

hoşgelsin.. sefa gelsin..

*****
hepinize tüm dileklerinizin gerçekleşeceği, sevgi, huzur, barış, mutluluk,sağlık dolu bol kazançlı bol keyifli bol gülücüklü pırıl pırıl bir yıl diliyorum...

*****

YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN !!!!

*****
okura yazımsal not:

yıldızlarla yazılmış yazıların bir kolaylığı vardır herzaman. bilinir ki bir üst ayrımla alakalı ama aslında konudan kibar bir izinle ayrı bir noktaya değinilecektir. Kolaylık, satırları kolay atlayabilme maharetini göstermekten ibarettir aslında. yılın sonu gelmişken, bir yazımda yıldızlı ayrım kullanmak istedim, tamamen kişisel :)

29 Kasım 2007 Perşembe

not...

"Güneş her akşam batıp hergün doğuyorsa
Çiçekler solup solup tekrar açıyorsa
En derin yaralar kapanıyorsa
En büyük acılar unutuluyorsa
Neden korkulur hayatta söyleyin bana

Elbette bazen çiçek açıp bazen solacağım
Elbette daldan dala konup sonra uçacağım
Elbette bazen hızla dönüp bazen duracağım
Elbette bazen söyleyip bazen susacağım

İnanmadım asla inanamam
Herşeyin bir sonu olduğuna.."


elbette müsadenizle; candan bir not bıraktım adaya, esintiyle birlikte gelmiş..
düşündürdükleri bende gizli..

bu aralar her yanım huzursuz.. sadece zaman, elbette zaman..
ara vakitleri yaşamak en güzelinden çıksada geçiyor zaman..
elbette geçecek..

ve zaten eğilmiş kederinden buğday başakları, kasım'ın ağır yağmurlarına hasret..

anne,baba,abi ve jr;
uzantısız ve yalınsınız.
iyi ki varsınız..
sizi çok seviyorum...

26 Kasım 2007 Pazartesi

"bir fend ile geldi geçti peeh peh pehh.."

aklımdan geçer miydi bir gün sana veda edeceğimiz..hem de bu denli acele.. geçmezdi..
yıkılmaz dı kolay kolay dev çınarlar hani..yıkılmaz ki...ben aksine inanmayı reddediyorum..

hem hiç yakışmamışsın o daracık yerde yatmaya, oysa ben senin genişleyen cümlelerini severdim hep, kocaman kahkahalarınla süslediğin..

hiç olmamış erkenden buralardan acele acele kaçıp gitmek, oysa ben senin yavaş yavaş merdiven çıkışlarında kalmışım.. sonra kocaman sesinle,kocaman içeri girişinde..hep mi sıcak olur hava..

koştururcasına geldiğim o güneşli şehirde beni karşılayan sen olmamışsın ya bu kez, her gelişimde yalnız senin sığabildiğin büyüklükte arabanla, göbeğinle çevirdiğin direksiyonun götürmemiş beni eve.. onun yerine kulaklarımdan silinmeyen bir anons duymuşum, otogar köşelerinde, secereni sayarlar ya, son yolculuk için..onlardan.. hiç sevmemişim.. hatta dolaşırken her köşesinden mi beklenir insan çıkıp gelsin de boynuna atlayalım diye..gününü güneşini de sevmemişim bu kez.. bu kez olmamış..

hiç doyamamışki hoş muhabbetine küçüğü büyüğü, kimsenin sesi de benzemez sana..kimsenin yoktur cümleleri senin kurdukların gibi. kimse anlatamaz hiçbirşeyi senin gibi.. beceremez.. biz kimi dinleyeceğiz şimdi..

senin geniş kollarına sığınacak çok günümüz varmış ve olacakmış oysa ki.. nasıl yaparız ki, ben senden büyüğünü görmedim.. kim açar ki kocaman gülümseyişini bize.. kime dayanırız ki..
herkes üzgün, herkes bekliyor hala gelir misin diye..

bilerek gülüyordun değil mi, bilerek en güzel pozunu verdin bize..aklımız kalmasın diye..iyiyim ben dedin..

arada sırada bize şarkı söyle olur mu.."kiziroğlu mustafa bey" yalnız kalmasın.. hem biz mayolarımızı giydik, önce seninle köye gidelim, sonra denize..

dün sardunya dikdik, gül dikdik, öbürlerini bilmiyorum.. sıkılırsan çıkartırız. ancak öyle süslü görünüyor. sevmedim de ben orayı hiç. ama sessiz sakin etraf. rahat edersin.. çiçekler var, arkada muz ağaçları falan var. ama sen görüyorsun zaten. ben yazdım adını o tahtaya, ellerim titredi..ama sonra güzel yapacakmışız, hemen olmazmış..

sen ne kadar büyüksün biliyor musun.. rahat uyu orada, artık yorulmak bitti. dinlenmek zamanı..

amca.. ben çok özledim seni..
mekanın cennet olsun..

SENİ ÇOK SEVİYORUM.

"Prenses"

(herkes bilsin..sadece amcam bana prenses derdi..o bana hep prenses derdi..)

---23.11.2007---

18 Kasım 2007 Pazar

son dakika haberleri..

gelişmelerle yeniden yayındayım, şimdi havadurumu:
STP karla karışık yağmurdan sağanak yağışa geçişteydi ki güneş kendini yavaş yavaş göstermeye başladı ve sonunda adada ahmak ıslatıp kurulanıyor.. ama yeni bir yağmurun yağması an meselesi, pasparçalı bulutlar var..
hayat gerçekten süprizlerle dolu. tam işlerimi yoluna koydum derken uzak doğudan gelen bir haberle yıkılıp, olayın vehametini yaşamayı reddedip bir anda günler dolusu mütemadi saçmalıklar yaşayabiliyorsun.. bu günden itibaren artık ayin mi düzenlerim, hacıya hocaya mı sararım ne yaparım bilmiyorum ama kati suretle bu gerçekliği reddediyorum. İstemiyorum, is-te-mi-yo-rum. Enternasyonelliğinde senin olsun börtün böceğinde, adın gibi bizden "uzak" dur, şakanın hiç sırası değildi ama..yapmış bulundun.. gülemedik :((


tabi 29 ekimden bu yana yukarıdaki şaka yapılmadan önce değişen çok önemli bir şey vardı ama "zorlu" yolların gülen yüzü, küçücük fıçıcık içi dolu "kuyum"cuk işinde bonkör karatta bir pırlanta olur mu sorularına ise şu an kayıtsız kalıyorum.. zira bu inovatif girişimimde de enterasan durumlar mevzu bahis. henüz kafi miktarda kalifiye kadrolaşma sürecimde bir sıkıntı yok pek tabi ama anlaşılmaz bir teknik problem ile karşı karşıyayız.. şiddetle 20 dakikalık bir yolun nasıl olur da 2 saat ve üstünde katedildiğini anlamaya çalışıyorum(z); apayrı bir vaka çalışması..bazen kristalik, bazen de assortik yaklaşıyorum.. ama aklım almak istemiyor.. bu yeni core business hususunda sözlerimi Kanada'da yaşayan kadim dostumun dizeleriyle bitirmem gayet yerinde olacak sanırım; "it is time to take the bulls by the horns.." ya da diğer tüm kadim dostlarımın dediği gibi, hayırlısı olsun, uğurlusu olsun.


okura not: yolları katetmekten yorgun düşmediği akşamlarda bu kadar boşluğa mahal verilmeyecektir sevgili okur, ama az buçuk görülüyo ki gün doğmadan neler "doğu"yor...

29 Ekim 2007 Pazartesi

magic yapalım..

hayli zaman oldu evet, her sayfa açlışında "hay seni de götürsün" lerle ani giriş çıkışlarınız oldu farkındayım.. aslında ara ara teşebbüslerim olmadı değil ama nedendir, toparlayamadım. formdan düştüm..düştüğüm belli olmasın diye postalamadım..
aslında o kadar çok konum var ki, başlıklardan başlık beğenmeli evet ama önce ruh hallerinden izin istemeliyim sanırım..

değişmeyen tek şeyin değişim mi yoksa tebdil-i mekanda ferahlık olduğu mu, samanlık seyran sevgilerin yokoluşu mu, fikri hür irfanı hür şekerli şekersiz bayram coşkusu mu, ankara'nın taşları mı gözlerimin yaşları mı, bahçelinin yolları, bahçelişehrin 2+1 kolları mı..bitişlerim mi, başlangıçlarım mı...

herbiri soru işaretlerini peşine takmış çevremde dolanırken benim biraz cevap, hatta ötesi; biraz çözüme ihtiyacım var.. sulandırılmış, seyreltilmiş ama tatminsiz solüsyonlar işe yaramıyor..

ben müsadenizle biraz daha zaman istiyorum..biraz düşünmeye, biraz da üşümeye ihtiyacı var..
hem uykulum hem uykusuzum; seni de yanıma alıp, bir süreliğine Seattle'a taşınabilirim; yılın 9 ayı yağan yağmura inat.. yol uzun, olmadı film de seyrederiz..

benimle gelir misin?



6 Ekim 2007 Cumartesi

maykrosoftlar götürsün seni..

tipik bir sıkıntı halindeyim;

acilde ilk kurtarılacaklar serimden microsoft office uygulamarını geçici olarak kaldırıyorum.. zira hiç bu kadar customize olup, options'a girmemiş, hatta section break vermeyi hiç bu kadar istememiştimmm..pess.

dört saattir boş bir word doc. ile non-stop örnekli açıklamalı fareli tabli speysli mikrofonik bir sabır testi veriyorum. imdat!

facebook entegrasyonuna devam o zaman, yettim arkadaşlar :)))
acıktık ama yaa,
hocaaaa!!!!!!

3 Ekim 2007 Çarşamba

önemli bilgiler serisi: chapter 1. issue1. : B12

bende de mi var acaba..? hani şu eksikliği b12 kod adlı vitaminin??
olmalı kuzum zira çok değil daha sadece on dakika önce "eveettt, bugünkü konu başlığı..." deyip açtım bir hevesle kapağını yazım gerecimin ama gelin görünki tık yok.. yıkıldım.. hele ki 7x24 bitanecik ilham perim yanıbaşımdayken.. olacak i değil..

o halde "b" planına geçiyoruz.. hattı zatında araştırmacı kimliğimize bürünüp kaynağa iniyoruz...

işte üç adımda sorunun temeli;

"B12 vitamini ince barsaklarda emilir. Diyetle yetersiz alınım, bazı hastalıklar sebebi ile ince barsaklardan yetersiz emilim B12 vitamin eksikliğini oluşturur."

"Hafif derecede B12 eksikliği çok sık görülür. Uyuşukluk, unutkanlık, sabahları yataktan yorgun kalkma gibi belirtiler verir." **biliyordum biliyordum***

"Ağır vitamin B12 eksikliğinde ise sinir fonksiyonlarının bozulduğu kronik hastalıklar ortaya çıkmaktadır. alıcı sinir harabiyetine yol açabilir."


ben bir gün sonu bellek kasamın raporunu alıyorum iznizle..

- i hali
iyilik, sağlık..

-e hali
enerjik sayılmaz..

-de hali
depresif ama manik değil..

-den hali
dengesiz... bir mutlu, bir mutsuz..

-yalın hali
en sevdiğim kısım.

yine günü bitirdik..
ellerime sağlık.

1 Ekim 2007 Pazartesi

dikkat "feysbuk" çılgınlığı!

hayır tamam dünya küçük onu anlıyorum da, herkesin mi aynı zamanda arkadaşlarına kavuşası tuttu anlamadım ki.. birden buluşuverdik, taa anasınıfından yüksek öğretimin yükseğine, kasabalardan kıtalararasına.. iyi hoş bakalım, kötü amaçlı ellere düşene kadar "mağdur" sayılmayız,şimdilik nostaljimiz geldi, hoşgeldi.

bu arada ben "under construction" havamdan kurtulabildim mii..bence zamanı var daha, velhasıl bi kopuşluk var bazı şeylerden.. dönemselliğin ötesinde bir karşı duruş var. herşeyin hayırlısı demek de sıkıyor be artık, ama yine de hayırsızlık talebi algılanmasın lütfen.. galiba yaş tecrübe dengesi kurulmaya başladı artık ben de. O yüzdendir ki artık yeniden yapılanmaya kalkışmalar hafiften sarsıyor değerleri, ya da bir zamanlar değerli bilinen şeyleri..

Şöyle bir durup hayatıma dönüp baktığımda ki evet facebook küçük bir parçası ama önemli bir gösterge (: diyorum, kimler gelmiş, kimler geçmiş, kimler gelip geçmeye devam ediyor.. baki kalan yaşananlar..

öyle işte. yazının bitişi burası.
toparlayamadım;

özel bir okuruma not: "subtropik esintinin rüzgarıyla dalgalanan ada yaprakları" kovalasın seni işallah (: öptümm!!!

18 Eylül 2007 Salı

güllerim soldu...

hastayım ben :((

iki gündür evle bütünleştim, dallandım yeşillendim..
doktor besin zehirlenmesi diyor, bak sen!
zaten aşırı yorgunluktan overload sinyalleri vermeye başlamıştım ki bu da tuz biber oldu..

yazamayışımın bir nedeni var anlayacağınız.. kaldı ki eylül alabildiğine hızla geçemeye devam ediyor. Ekimde toparlanabilirmişim gibi bir his var içimde bakalım hayırlısı..

cuma günü de koçlar gibi okulun yolunu tutmaya başlayacağız bakalım..
yaşlandığımı hissediyorum :((
öpüldünüz...


13 Eylül 2007 Perşembe

ta ta taaamm.. STP yeniden :))

ay heryeri otlar bürümüş adada, peşpeşe yalnız bırakınca böyle oluyor işte; şimdi sıkı bir kış temizliğine girişmek gerekecek..

anladığınız üzere geldim ben.. :))

full mobil-yorucu bir mini avrupa turundan sonra, ayaklarım hala kendine gelememenin verdiği sıkıntıdan muzdarip, bir bel bir baş bir boyun bir boğaz bir burun şeklinde dertlerim mevzu bahis. ağrılı sancılı bi ortadan dalış yaptım haftaya ve sanırım boğulmam an meselesi..


bu kadar mı to do list birikir, nasıl girilir, çıkılır mı içinden, hayırlısı :(
ne tatilin silületi kaldı ne bişi ben de.
zaten kış gelmiş anacım, millet kabanları çizmeleri çıkarmış yürüyor şanzelizenin taşlı kaldırımlarında, amanın dedim, ama ama ama daha geçen hafta, kızgın kumlar serin sulardı..ama ama ama.. inince taşı toprağı altınıma; ah dedim güzel şehir, hayat sende akıyor bee..


gelgelelim önümüzdeki bir kaç uçuşu hava şartlarımdan dolayı iptal ediyorum, en azından bu haftasonunu devirene dek. Yeniden yapılanmam lazım..organizasyon ve senkronizasyon temel problemler.. hani nası diyovsunuz sis; ahah! "out of order"

İşin en güzel yanı "Parizyen Ay Lambası"nın ışığını yeniden yakalayabilmekti.. canım dostum; teşekkür ederim :)) ve misafiperveliği için "tuz gölü"ne de :))) bir gün denizimize kavuşuruz değil mi :)) resimleri de yolluyorum en kısa sürede..

ah ah ah , nası unutulur..mamma miaa; Léon ve muhteşem midyeleriiiii.... nefis nefis..!

enternasyonel bir buzdolabının recently added parçalarını gururla sunarken;
okura not:
STP is under construction till weekend...
best mucuks to all.








4 Eylül 2007 Salı

geldim geldimmm...!

subtropik prenses de yeniden yayında...
boş bulundum sanırım, bir çırpıda hoşbuldum..

ay ama ne yalan söyliyim, gitmeden öncekinden beterim. enerjisizim ya (bu işte bi terslik vaar)
ve ne yalan söyliyim, biraz daha özleyebilirmişim bıraktığım herşeyi...
(part'ım ne kadar haklı bu hususta)

olmadı gerçekten, olduramadım.. azımsadım bu minik havalandırmayı..
kızgın kumlardan serin sulara atlamayı şimdide özler mi insan.. ah ah.. ya sevingül ile bahadırı.. kozmik kimyamın melodik sesleri.. ahh tropik o içecekleri.. kırmızılı yeşilli.. ama nane suyu buu...

ya tatilin iyisi kötüsü olmazmış ben bunu bilir bunu söylerim!!

anafikir şu ki;
çalışmak neyimize kuzular, yan gelip yatalım, üç kuruşa talim dirsek çürütmektense, yatalım eğlenelim içelim gülelim..ahh babam, sen dersin ya bazen utanmadıktan sonra buz gibi yaşa dünyası bu diye, ay ne diyim, buz olup eriyelim mi :))

hadi bakalım tatil biter, yaz biter, bir valiz kapanır amaaa yenisi açılır.. parizyen ay lambam, ben ışığı yakmaya geliyorum, perşembe akşamüstü görüşür müyüz! ahah,kim derdi ki yılda iki, paris'te kapını çalacak bu göz yakmayan dalin köpükleri :)) haberleşelim..

leylek havada yine hadi bakalım.. altı aylık semi-mobil hayatım başlamadan önceki son tırrım turları bunlar! sonra bahçeşehir-sarıyer hattı aşınmakla bitmeyecek gibi, amanın!

peeahh, tatilim canım benim..ben senin güneşini suyunu huyunu seveyim!!! dalıp cupcup rüyalara serinlemeye devam edeyim.. zaten adada hava ne yaptığını bilmiyor, bir açar bir kapar durumda...

keywords: tatil kum midye çakıl taşı ayışığı şezlong havlu mohito ahtapot iskele tropik-bar bingo disco snack havai-fişek paraşüt davay davay osman-birgül sık-sık wow come-on up up up...

22 Ağustos 2007 Çarşamba

tatile acilen!!!

geri sayım başladı, savulun, ben tatile çıkıyorummm, bugünü de saymıcam artık; son 3..
hoş aslında sona yaklaşırkenki bu slow motion durum şimdi canımı sıksada keşke diyorum tatil günlerimdeki "bir çırpıda"nın yerini şimdiden alsa..

hiç bitmesin bir tatil olsun.
ama gelsin artık yaa..


tatile acilen, tatile acilen..
tatile acilen, tatile acilen..

14 Ağustos 2007 Salı

ama masaaall..

öncelikle tüm masallarımdan, kahramanlarından ayrı ayrı özür dilerim..

bana bir masal anlat desem ilk hangisini seçerdiniz merak ettim.. hansel ve gratel, rapunzel, pamuk prenses ve yedi cüceler, bremen mızıkacıları, abartıp la fontaine'den seçmeler.. hani bir varmış bir yokmuşla başlayıp, girişir, gelişir,mutlu/suz sonuçlanırlardı bunlar.. hani sular seller olur; beyin haznemize dolar taşardı ya aynı cümleler, kelimeler, hatta resimler.. ve hepsi bizim vitaminlerimizdi ya, hani uyumadan önce sütle beraber...

geçenlerde feci tökezledim sormayın.. bir başlık, bir boşluk, bir başlık, bir boşluk! ):
biliyorum hafızam bir kaç yüzyıldır bana inadı kurusun, hiç dostane yaklaşmıyor.. derdimiz var mı var.. ama olacak iş mi canım.. böyle de bırakılmaz ki yolun başında..

ne yani çocukluğumun yarısı için yine Affan Dede'ye para mı saymak mı gerekecek.. ooff..
kim derdi ki bir gün o örnekli açıklamalı opsiyonel dünya; gün gelir boşluklardan ibaret salınır durur..

o halde değerli masalzedelerim;

saçını demir parmaklığa bağlamayı unutup sallandırdığım ve çektirdiğim acı için Rapanzıl'dan, ormanda ne işleri olduğunu bir türlü hatırlayamadığım ve dolayısıyla o tatlılardan evi dahi bulduramadığım başıboş dolanan Hansel ve Gratel'den - kimbilir belki de daha kötüsü geldi başlarına, emini hala dolanıyorlar- ; prensini bulamadığı için ebedi uykuya dalan Pamuk Prenses ve gıyabında yedi cücelerinden, hangi hayvani katılımcıların olduğunu hatırlayamadığım ve dolayısıyla hiç kurulamayan harikulade ekip Bremen Mızıkacıları'ndan, ve hatırlayamadığımdan olsa gerek adını sayamadığım nicelerinden.. özrü bir borç bilirim..

yaa.. hele bi de o canımın bitanesi bana "ama masaalll" derken gözlerimin tavanda kopya arar hali aklıma geldikçe kahrım beni aşıyor azizim..


hadi çocuğum, siz de evinize artık, tutun bakiim elimden..

9 Ağustos 2007 Perşembe

mayhoş'um ben..

ay pek sevdim. kendimi buldum bu magic word.de..
abartmıyorum yaa.. utanmadan bi de telif haklarını satın alıyorum.
mayhoşum ben; duyurulur. olasım geldi, oluverdim değil.
öyleymişim; farkındalığım kabardı.
hem var mı ötesi..
hmm..
sth sweet sth sour!!
tadından yenmez hesabı ;)
aynı nar gibi..
ekşisi vaarr, tatlısı varr.. ama en makbulu mayhoş olaaan :)))

iftiharla sunarım:




"love hurts" üzerine..

tinsel kahramanımız beşinci sıradan stp best.e girmişi olsada dinledikçe derinleştiğini söylemeden edemeyeceğim.. melodi biraz tanıdık, acemi siyahlarda, biraz ilk gençlik zamanlarının kokusu üstünde ama aslında koskoca bir gerçekliğin ta kendisi.. şeref verdiniz..

artık benim bile olmayan onsekizlik bir çıtırken terk eylediğim güzel odamın ücra bir yerinde tozlanmaya mahkum, telleri paslımı özledim..Nasıl da bir hevestin, maskülen zamanlarda nasır tutturduğun parmaklarım uzundur manikür güzeli hallerinden mutlu olsalarda "sol" basamayan serçe parmağının bükülmez inadı hala devam ediyor :)

bir bakıma teşekkürü bir borç bilip, taktik savaşının alabiliğine hüküm sürdüğü uzun gri, bulutlu binaların hezimetinden içindeyken uzaklaşıp, özgürce kadeh kaldıralım..
ve lütfen; sihir yerine gelsin diye melodiyle bütünleşelim;


Tonight we drink to youth
And holding fast to truth
(I don't want to lose what I had as a boy.)

My heart still has a beat
But love is now a feat.
(As common as a cold day in LA.)

Sometimes when I'm alone, I wonder
Is there a spell that I am under
Keeping me from seeing the real thing?

Love hurts...
But sometimes it's a good hurt
And it feels like I'm alive.

Love sings,
When it transcends the bad things.
Have a heart and try me,
'cause without love I won't survive

I'm fettered and abused,
I stand naked and accused
(Should I surface this one man submarine?)

I only want the truth
So tonight we drink to youth!
(I'll never lose what I had as a boy.)

Sometimes when I'm alone I wonder
Is there a spell that I am under
Keeping me from seeing the real thing?

Love hurts...
But sometimes it's a good hurt
And it feels like I'm alive.

Love sings,
When it transcends the bad things.
Have a heart and try me,
'cause without love I won't survive..

5 Ağustos 2007 Pazar

içinden geleni söyle..kalırsa yazık olur..

parmaklarım kaşınmaya başladı çok..pazar gününün en güzel saati, asla ertesi günün sendromuna düşürmeyen, meltemin en hakikisinin vakti bu.. esip geçmenin tam zamanı..

öncelikle buz gibi tropikal içeceğime biraz daha buz katıp, bırr'lamadan fona son günlerimin beynimin sol lopunu tümüyle işgal eden melodisini de bir ekleyelim.. şimdi tamam oldu.. ayaklarım parmak arasının mutluğunda, omzumdan gelen güzel esinti ile elele, ver elini "söz"kardeşim temposundalar.. bilirler, söz uçar yazı kalır.. "yaz" derdindeler.. ne mutlu bize.. kendimizi kandırabiliyoruz ya, helal.

tatilim geldi, ama çok. öyle böyle değil. denizinde kumunda güneşinde de değilim artık zaten ne yazıktır ki yaz bitti :) ağustos geldi mi indirimler başlar, yazlıklar toparlanır, on beşi vurduktan sonra yazın hoşçakal senfosini yağmurlar söylemeye başlar.. ne yapalım artık.. en azından sezonu ben kapatacağım, en son denizin tuzunu ben alacağım, açamadım vakti zamanında zira bahanemdir nisan kokulu paris.. bahanem geçerlidir.. açılamayan sezonun en üzel kapanışı benden :)) hadi artık gelsin vakit; hem olsun, sen hele bi gel..uzaklar sana gelir :))

aaa.. izmirim var önce sırada, gidip şık bir vazife getirilecek yerine, güzel şehrimin güzel havası içimize çekilecek, kordonunda gezilecek.. sokaklarına adım atmanın dayanılmaz hafifliğiyle bilirim ki ayın sonu gelir çabucak parmak uçlarımda.. bugünden tezi yok tatilime kilitlendim.bundan sonra her ne konuysa yazılmaya değer, ucu tatil kokacaktır duyurulur; bu da benim sun-i solunum şeklim.

oksijene nebatiyim, cır cır öter ağustos böceklerim.. ve ben "sana böyle uzakken seni bir daha sevdim, yanına gelebilsem bir daha dönmezdim.."

http://www.plak.gen.tr/dinle-Pinhani+Hele%20Bir%20Gel&id=6213.html

3 Ağustos 2007 Cuma

gönül meselesi...

içinden geleni söyle kalırsa yazık olur.. hayata küsüverirsin hüzünler seni bulur.. bi şeyler yapabilirsem güzel gözlerin için.. başından geçeni anlat masaldır benim için

hele bi gel;uzaklar sana gelir
sen hele bi gel; bütün dertler bitiverir
hepseni bulur.. uzun,zor,sıkıcı günler
yazık olur;
hadi gel kurtar bizi…

to be cont'd..

cic'e not: akşam bağlanmadı bi türlü.. niyeyse, o kadar da konsantre olmuşum, kitlem beni bekler, ben yazmak isteğiyle dolmuşum, vericek coşku bolluğunda vesairelenmesi mümkün bi dolu cümlem devrilmiş, ama ne çare..

bu akşam devamı, söz :))

23 Temmuz 2007 Pazartesi

max. yüzey gerilimi min. gülümseme

tatil zaruri ihtiyaç.. huzurlu sakin bir deniz kıyısında, hani hep yangelip dizboyu sulara, iyi niyetle gülümseme ihtiyacı duyarım ya.. dalga sesleri yanıma kar, bilmem artık başka ne isterim..
en acilinden, en kumundan güneşinden, en uzun ve şehirlerarasından..
a şehrinden b şehrine gidiş, gidiş, gidiş vaktidir.. dönüşü açık. dönüşü molalı..

"kırılmak" nasıl ifade bulur ki cümlenin içinde; ki etkisi uzun süreli olsun, faktöriyelli olsun.. ifade arzısı olsun, delsin geçsin, içinde patlamasın.. "üzülmek" ve "incinmek" peşisıra.. "gurur"u ifade dışı tutuyorum..

galiba kırıldım çok, üzüldüm, belki de incindi gururum.
gurur meselem değilsin, olduğun gün yoksun zaten.
bil ki, yüzeyde gerilim maksimum.
bil ki bundandır gülümsemek istemeyişim.

herkes payına düşeni alsın, ben ağzımın payını aldım.
dilimi ısırdım.
gözlerimi kapadım.

soğuk sulara ayaklarımı soktum..

denizim, kumum, güneşim; sizi özledim.. iyi niyetle gülümsemektir derdim.

19 Temmuz 2007 Perşembe

püffff - vol.2

ben doğdum.
bugün.
iyi ki doğdum.

varlık sebebim annecim, varlık sebebim babacım.
seviyorum sizi, kayıtsız şartsız.
iyi ki varsınız..

şımarıklığın hat safhasındayım iki gündür, yoruldum :) yaşlılığımı kapatmaya çalışıyorum.
abarttım galiba..sakinim.
yaşımın güzelliğini yaşamaya karar verdim. bitti yirmialtı, gelsin yirmiyedi..
hoşgelsin, şansıyla,bahtıyla,mutluluğuyla..

dilek listesi yaptım.
tutuyorummm, tut-tum!
püffffff...

alkışları duyayım şimdi, haydi hepberaber :
"hepi börtdeyy tu yuuu,
hepi börtdeyy tu yuuu, hepi börtdeyy, hepi börtdeyy, hepi börtdeyy tu yuuuuu..."

:)))
teşekkürler..
yaşıyorum sizinleee....

18 Temmuz 2007 Çarşamba

püffff - vol.1

yaşlanıyorum! isteyen istediğini söylesin.. gidiyo mu abi bi yıl daha ömründen, gidiyo.. derdine yan, yapcak bişi yok :) yok ikinci yirmilik, yok otuzbeşin üçte ikisi, yol yarılamalar.. merdiven dayadın mı üçüncü onluk dilime dayadın. çıtırlık bitti mi,bitti. sene dediin öyle çabuk devir ederki.. aahh ah.

evde de kaldım anne yaaa :((
neyse canım, geçer bu da. geç olsun güç olmasın.. e hayırlısı!

hadi bakalım, şimdi gelelim agucuk mugucuk zamanlardan sonra ilk aklın yaşta değil başta olduğu panaromik listemize..

yanıtlar "yıl içinde akla ilk gelen" olgu/bulgu/kişi/zaman/yer şekindedir. gerçek hayat kaynakçadır..

0: kendimde diilim, süt..
1: anne,baba,abi
2: anne,baba,abi
3: anne,baba,abi
4: saçlarım kesildi :(
5: nimet anaokulu-23 nisan-mavi elbiseli tören
6: nimet anaokulu-23 nisan-kırmızı elbiseli tören
7: ted.li oldum ben
8: anne,baba,abi,kardeş (nasılda hoşgeldi-5 kişi olduk)
9: taşındık => "yeni" mahalle
10: sanemin doğum günü
11: ilkokul ingilizce tiyatro - anne rolü, ispanyol dansı - ortaokul(yine ted.li oldum)
12: prep e, yıldızı kapıya astık :) - meral derinçay
13: yılbaşı panosu
14: coğrafya sözlüsü ve ing. de meliha keos
15: şiir gecesi - gitar çalıyorumm
16: çılgın bediş - ted 10.yıl şenlikleri- istanbul gezisi -ankara gezisi
17: uludağ - eter ve kurbağa - münazara
18: offf... bi sürü bi sürü bi sürü
19: izmir - hoşgittim - mağara mağara mağara :)
20: izmir - bacak uff oldu - bodrum gezisi- evim güzel evim - petkim-thermo :(
21: izmir - formasyon- heat/mass/thermoII - erdemir - alp cafe :)
22: izmir - labII- diploma- mezunuz bin şükür - iskenderun yaz- steffi&mıstık-olimpos-kabak
23: izmir - kaşkaloğlu+mastır (helal!!)
24: izmir - kaşkaloğlu iso 9001:2000 :)) +mastır.. (bi sürü bi sürü)
25: istanbul - sarıyer-çorlu- _ _ _-_ _ _- bursa :) - istanbul...
26: anane :((( - iş miş tez mez - dede :((
27: ..........................


seneye kaldığımız yerden devam ederiz artık...
perşembe mumları üflicem.. ve bir sene daha açılacak en dokunulmamışından...gıcır :P

hadi bana iyi ki doğmalar :)
önden bir püffffffff...!


15 Temmuz 2007 Pazar

ada sahillerinde bekleyedurun..


dizkapaklarımın arka yüzü ön yüzüne nazaran biraz daha asabi takılsada ve ben tüm gün ön yüzüm için çırpınsamda herşey hernedense arka planda seyretmiş.. inanılır gibi değil. güneş kazığı işte dost diye geçinir guya..


pazarımın mobilliği, ada vapurunun yandan çarkına çeyrek kala bir sarıyer börekçisinde başlayıp, huzurlu ve belki gereğinden fazla dingin kızgın kumlar ılık sularla, muhteşem salatayı muhabbetle tatlandırıp, bol yosunlu dubamsı şamandırayı kucaklayıp devam ederken, uzun ve neredeyse şehirlerarası bir yolculukta son buldu..

sütümü içtim, artık yatıyorum..

12 Temmuz 2007 Perşembe

kitabe-i seng-i mezar...

yaşarken yitmek arasındaki o ince çizgide sağlı sollu manevralarla aslında nasıl da denge savaşı veriyoruz.. ya da kimbilir; herşey planlı, sıralı bir kurgu, bir başı sonu belli süreç belki de. müdehale şansı vermeyen, en çok iki ileri bir geri alabildiğin bi "durum" sadece.

bir varmış bir yokmuş.

insanız ki unutabiliyoruz, yoksa ne hikayelerde boğulur, ne mutluluklarda kavrulur, ne siyahlarda kahrolurduk diyor yazar.. hayat bir denge oyunu işte, biraz sola gidince bozulan, biraz sağa gidince bozulan.. yolun uzunluğu senin yada namüdahil seçeneğin eseri. yolun sonu uzak, yolun sonu yakın. sabır sihrin diğer adı. gözünün bebeği yok, gözlerinde bebeği var..

bir varmışsın bir yokmuşsun..

oyunun kuralları mı yalan, dünya bir oyun mu yoksa dünya mı yalan olan.

o halde yalandır Kitabe-i Seng-i Mezar...

I
Hiçbir şeyden çekmedi dünyada
Nasırdan çektiği kadar
Hatta çirkin yaratıldığından bile
O kadar müteessir değildi;
Kundurası vurmadığı zamanlarda
Anmazdı ama Allahın adını,
Günahkar da sayılmazdı.
Yazık oldu Süleyman Efendi'ye..

II
Mesele falan değildi öyle,
"To be or not to be" kendisi için;
Bir akşam uyudu; uyanmayıverdi.
Aldılar, götürdüler, yıkandı, Namazı kılındı, gömüldü.
Duyarlarsa öldüğünü alacaklılar
Haklarını helal ederler elbet.
Alacağına gelince... Alacağı yoktu zaten rahmetlinin.

III
Tüfeğini depoya koydular,
Esvabını başkasına verdiler.
Artık ne torbasında ekmek kırıntısı,
Ne matrasında dudaklarınınn izi;
Öyle bir ruzigâr ki, kendi gitti,
İsmi bile kalmadı yadigâr.
Yalnız şu beyit kaldı,
Kahve ocağında, el yazısıyla:
"Ölüm Allahın emri, Ayrılık olmasaydı."

9 Temmuz 2007 Pazartesi

"kuşlar..
her baharda gelirler ama..
son baharda göçerler aşkım..
sakın sen kuşlara uyma.."

altmış ikiden tavşanla başlamadık çizim hayatımıza..önce kuşlar vardı..
çok sıkıldım.
çok.

"kuş sesleriiii... adalara yayılır.. iiinsan bunaaa, hayran olur bayılıııır.."

30 Haziran 2007 Cumartesi

karınca (z)

problem var.
çözümü tebdil-i mekanda çıksa da mekanda aranıyorum inatla..
inadı bir yere bırakmak da olmuyor, ne yardan ne serden hesabı..
ama içimde bir ihtilal havası hüküm sürmekte hani yedi onda dört onda beş gibi.. bir isyana teşvik.. bir spazmik sorun..

yorgana göre uzanacak ayak yoksa da uygun ebatta yorgan da mı yok diyor yazar.. zaten hava sıcak diyorum, yorgan bulmuşsun ne ala.. samanlık seyran sevgiler de yok zaten. otur derdine yan diyorum. otur mekanı benimse.


bir süredir yanıyorum. bir süre daha istemiyorum.

iyi ki doğdum zamanlarım geçince babalar gibi dayanmayı bilen yürek eşiğim dibe vuracak endişesindeyim..bir bakmışsın karınca ağustos böceğine yan gelip yatmayı öğretecek..

adada bir kuytu köşe bulmalı. çekilmeli, düşünmeli, hareket planı hazırlanmalı..
to do list.im kabardı.


mutlu günlerde aranızda görünenlerle kıvanç duymak ne demek sorarım.
mutsuz parantezinde, parantez içindekilerle kıvanç duymayı ararım..
cevab-ı muhakeme istemem.


"ben beni bilirim.
gel gör anlatamam.
gir bak içerde, hem bahar hem güz
dünya malında, komşu bağında, billa gözüm yok
dururum dümdüz.."






29 Haziran 2007 Cuma

sen uyurken..





- Peter Jack'e ne zaman aşık olduğumu sordu..
ben de ona; "sen uyurken" dedim..



1995.
Sandra Bullock
While you were sleeping..

26 Haziran 2007 Salı

ted kardeş :)

büyümüş
kocaman olmuş
aman da aman
mezun mu olmuş.. :)

sekiz sene önceye götürmüş.
hatırlanmış güzel zamanlar..

yok benzemiyor, tropikal kuşakta fark var..
neler neler yaşanmış, toplanmış, katlanmış, koyulmuş raflara..

birine rastladım bu akşam.
okuyunuz gülümseyiniz canlar..
usanmayınız, gömünüz baltaları bir kez daha :)

94-95 miydi, yanılıyorsam düzeltiniz
şiirden bir geceydik hani..
hani tanıdık bir paris sahnesi, ya da fahriye abla'nın evi..

"...sensizliğin,
sensizliğine alıştığım gün,
git dediğim sensizliğe,
merhaba demeye alıştığım gün olacak sevgilim,
ve şimdi elveda diyor sana kalbim..
elveda...."

"en güzeli, senin kadar sevilmedi, kimler geldi kimler geçti.."

-powered by Ezop-

(parizyen ay lambasını o zamanlar yakmışsın sen şekerimmmm)

sarı sıcak..

adada esinti yok, yaprak kımıldamıyor, sular çekildi..biri bu duruma el koyabilir mi lütfen! acil eylem planları yapılsın, yangında ilk kurtarılacaklar listelensin, kriz masası oluşturulsun, icra kurulu toplansın, "meeting" yapılsın! yoksa eriyik halde tropik meyve sularım buzsuz kalıcak :(

hayır bu isyanın saçımla başımla bi ilgisi yok. karıştırmayalım..o geçiyordum uğradım cinsinden bir karar. bir an. bir karar anı. biraz gecikmiş ama nihayet verilmiş.
bir değişim, bir vizyon, bir misyon.
hür irade, biraz destek.
biraz yaz, biraz tarz ;)

sıcak.
sıcak yaz.
sıcak sıcak, yaz yaz.

biten bitmiş. hatırda kalmamış soğuğa mertlik zamanlar..
oksijene nebati; zira yetersiz: kloroflorocarbon.

17 Haziran 2007 Pazar

hobicik bubicik içi dolu turşucuk

yok öyle konsantre olamamak, başlamak bitirmenin yarısıdır ama tabi önce hissetmeniz gerek.. ben hissediyorum şapşahane olucak ;) nedense sizden daha çok heyecana tabiyim. hadi hayırlısı..herşeyin..

bilesiniz, bitmiş halini en çok ben görmek istiyorum.. eminim "yapılmışı var"dan daha güzel olucak.. eser parmaklarınızdan çıkacak ya ondan bu kat-i yorum.. eeeéé.. bu da çatlıcak hali hazırda: http://www.racingz.com/content/view/118/41/

ben bu fikri sevdim çok. fikirden öte fikirden ziyade..ona ilk baktığımda hikayesini dinleyebilmeyi ister gönül, boyası kanadından muzip bir incelikte, ayları saatlerine, saatlerini dakikalarına ayırdım ben. beklemedeyim.. hobicik bubicik temiz eller operasyonudur bu, duyurulur; hadi bakalım kolay gelsin..

bide küçücük turşucuk bi durum var;
günün sonuna doğru yorgunluktan mıdır bilmem bi melodramik olmuşum ki ne ala..sözleri melodiyle izleyiniz, zira dramatik değil bilakis pek keyifliyiz.. bu akşam adada son ses nostalcik biraz romantik az buçuk bi ara verdik, içimden geçtiniz... gerisi size ithaf, ben elçi, zeval olmaz..
dinledim.
sustum.
hani loş ışık olsun, manzarası tanıdık bildik..istedim.
dinledim. sustum. düşündüm. sevdim. özledim.

durum bu mudur, budur..

"İltifat et bana
Çocuklar gibi sevindir
Yarısı benimse bu günahın
Yarısı da senindir
Zaman zaman acılardan
Bir yol geçer acıtmadan
Sen aslolan sevgimizden bahset
Terketmiyor biliyorsun seni de beni de
Tutulduğumuz bu sevda kömür renginde
Esmiyorsun kaç zamandır sevdam göğüme
Bulutları ezberledim
Terketmiyor biliyorsun seni de beni de
Tutulduğumuz bu sevda kömür renginde
Söyletmiyor serbelam son sevim dilime
O diyorum esti diyor geçti diyor..."

ben sustum ya bak fısıl fısıl neler geçiyor insanın aklından fikrinden.. ;)
bugün ikinci tekilsin(iz)..

bir kutlama; bir teras manzarası..



İyi ki doğdun canımmm..
iyi ki yüzyıllardır arkadaşımsın, 2007'de de beraberiz iyi ki.

bu kez sebebim bir kutlama, bir teras manzarası.
sebebim serin bir haziran gecesi.
sebebim bir kadeh şarap.. dört peynirli bonfile :)

bir vesile, kocaman bir kaynaşım..
beşinci sınıftan beşinci kata uzanan bir dostluk. yumak yumuk sevgi..
kaymayan toprakta heyelan tehlikesi..

bi fotoğraf çekilebilir miyiz sivuple..??
merciii ;))

9 Haziran 2007 Cumartesi

t.g.i friday..

şekeriimmm.. ay sıkıldım, ay bitmedi gün, ay bi fenalık, bi sendromik, bi manik depresif bi pasif agresif!!!! büklüm büklüm, süklüm püklüm, mutlu cumalarrr hani cumalar olmasına da.. bişiler yapmak lazımm.

blogum! özlemişim seni ben :)
hazirana hoşgeldin demiş beş gitmişim kalmışım yine ama bak.. ay koymuyursun bi tavır bi silkelen; pötü müsün tropikal misin demiyorsun! hala bi prenses edaları bende, e be güzelim; hala hedefine kitlenemeyen okur ne yapsın. (okur : bu noktada tavır koymalısın)

ilgi, şevkat lazım.
sevgi barış dostluk lazım (bide "5.kat"a çıkmak bu durumda)

istanbul'dan gitmek lazım.
istanbul'a dönmek lazım.

aşk lazım.
o zaman şarkı söylemek lazım.. back vokal lazım..
hayata bi aksiyon lazım. mikrofon lazım.

kıskananlar çatlatmak lazım:
bugün adada balık rakı keyfi yapıyoruz. henüz teoride ama pratiğe dönmesi an meselesi, zira trafiğe takılmışlık muhabbete tuz biber.. biri balıkları tutarsa, ateş hazır!!! rokalar limon ister, trafik bahane..

3 Haziran 2007 Pazar

cıstaka cıstakk, yaz geldi :)

hoşgeldin cuun.
ne iyi ettin de geldin.
üstelik karpuz kabuğu denize düştü, beyaz örtüye dolan yeşil eriklerin pabucu damda bende..
27 santigratla yaptın girişi, ağustos için cırr cıırr diye ötme provalarına temmuz ilk hafta başlarız artık.. allahtan ada denizi görüyor her bi taraftan!!
bu sene seni bu halinle kabul ediyoruz..
hoşbulasın işallah.
zira ağustosum saraylara layık olucak :)
ahh şekerim ahh..
bir kongo vakasına ramak kala karakoldan bozma bir nev-i terasta niğde gazozuna redbull karıştırmak da ne anlamsızmış..ama çamlıca kadar kıvamındasın, hakkını yiyemem..

ben yine de ortaköyümün gözünü seveyim, bir naneli limonataya tav, ayvan gönüllüyüm ne yapayım!! hamurum bozuk.. güneştendir..
carilerden açık beğenip keyfime bakıyorum ben..
yan gelmişim dizboyu sulara,
hepinize iyi niyetle gülümsüyorum :)
denizin dibine not;
coming soon:
"ezop,lalin,jack skellington and crumbled cookie"

28 Mayıs 2007 Pazartesi

makina yağı vs somunlar..

charlie chaplin'in bir kısa anlatımı vardır hani.. herkes bilir.
Şarlo fabrika işçisidir, 1960lar. muhtemelen Ford fabrikası. bant üretim ve Şarlo somun sıkmakla görevlidir. civatanın içine yerleştirilen somunları sıkmak.. uzun mesai saatleri nihayet biter..Şarlo evine dönmek üzere yoldadır.. hakimiyet bir yere kadar,dayanamaz.. insanların burunlarını görünce yaklaşıp sıkmaya başlar.. somun sıkar gibi. gerisini buyrun siz tahmin edin.

"zor b"i durum. yoksa atıyor muyum.. tanrım yalandan kim ölmüş :))
somunlara ölüm
80'lere tüm zulüm..
just grease lightingggg!!!
modern zamanlarda aşk! bu mudur :)

"tell me more, tell me more, was it love at first sight.."
well-a well-a.. (sadece erkekler)
well-a well-a.. (yalnız kızlar)

göletin suyu dolmuş, hayırlısı olsun.

pek berrak pek vırak bi yaklaşım bi ahenk. cup cup cup.
atılan turların haddi hesabı olmazken mobil dünyanın fevkinde akşam olmuş, evli evine adalı adasına.

adanın fikri hür irfanı hür, sıcaklık yerinde. (by Kelvin scale)
minder istiyorum,yayılmak istiyorum, güneşlenmek istiyorum..
biraz müsade..

21 Mayıs 2007 Pazartesi

my skyçe skyçe!!

başlıyoruz..
bodrum apt. daire 8.
kolorifer..kolorifer kolorifer :))
çeşmeee...!!! uykuuu...!!! yengeççç...!!!
bodrum bodrumm..
buz kırma operasyonu.
ıslak mutfak.
soldier blood spesific copper.
SOS anne, SOS baba.
niyooooo :) and/or mukooooo :)
allık mucizesi.
ayvalık tostu..defne!!
154.soru-thermo :)
"kızlarr, tanıdığımız biriyle tanıdığımız biri!!"

ve vesairelenmesi mümkün on yüzbin detaycık.

seyhan nehrinin suları hafta sonu boğaza karıştı.
hava bir açtı bir kapattı.
ahh..izmir yandı.
sığar mı yıllara, yollar mı dayanır..
her zaman böyle bitimsiz ol.
sçs.



afiyet olsun :)))



17 Mayıs 2007 Perşembe

masal perisi

"sizi siz yapan hayattaki seçimlerinizdir."

eskiden mahallede "hullahop" diye isimlendirdiğim yuvarlak halkaları göbeğin üstünde çevirmece yarışmalarının en aranan yüz güzeliydim; yıllar geçti, gül güzeli oldum..

istemiyorsan giderim..giderim..

gidesim yok, kalasım var. alkış tutulmasından öteye bir selamlık duruştur sahnede en ışıldadığın an. oyun biter, gitme vaktidir. Gidesin yoktur, kalasın vardır. gözlerin ışıldar, hatta dolar; kalbin atar, eko yapar. heyecandır, gülümsemen titrer. güzel andır..

kararlarıyla yaşıyor insan. arkasında durmasını bilene sözüm..

o halde kararı verip, gitmeyi ya da kalmayı seçmeli.
tebdil-i mekanda ferahlık yokmuş.. denendi. acıttı. yüzölçümü hesaplamasını yaptım, sağlama da buldum hatamı..
dönüş o dönüş.
kalıyorum..

"küçük prens"esim..ondandır; sesim değil gülümsemem titriyor..



non-ironic solution in a chem-eng lab2

An old man turned ninety-eight
He won the lottery and died the next day
It's a black fly in your Chardonnay
It's a death row pardon two minutes too late
Isn't it ironic ... don't you think

It's like rain on your wedding day
It's a free ride when you've already paid
It's the good advice that you just didn't take
Who would've thought ... it figures

Mr. Play It Safe was afraid to fly
He packed his suitcase and kissed his kids good-bye
He waited his whole damn life to take that flight
And as the plane crashed down he thought 'Well isn't this nice...'
And isn't it ironic ... don't you think

Well life has a funny way of sneaking up on you
When you think everything's okay and everything's going right
And life has a funny way of helping you out when You think everything's gone wrong
and everything blows up In your face

It's a traffic jam when you're already late
It's a no-smoking sign on your cigarette break
It's like ten thousand spoons when all you need is a knife
It's meeting the man of my dreams And then meeting his beautiful wife

And isn't it ironic... don't you think ...
A little too ironic... and yeah I really do think...

Life has a funny way of sneaking up on you
Life has a funny, funny way of helping you out...

(ps: adalardaa, ışıksızımmm :P)

15 Mayıs 2007 Salı

sıfat tamlaması

bir fincan papatya çayı. sinirleri yatıştırıyor..iyi geliyor.. bu işte bir "bit" yeniği var kuvvetle muhtemel. içtim, şimdi daha iyiyim. iyi, sıfatın adı.

olayları bazen grafiksel yorumlamak, yorumları anlamak, üzerinde tartışmak, dilbilgisi kurallarını silbaştan tekrar etmek gerekiyor. iki manası zıt kutuplu "hiçbir" ve "birçok" bitişmiştir nedense. önceleri biraz tuhaf geliyor, ama sonra alışıyorsun. manyetik bir sonuç. manyetik bir rezistans.

ya hiç, ya da çok.. ben anlayamadım sizi. "inat"la bitişiyorsunuz. sıfatsızsınız. kimlik sizsiniz.
yolunuz açık olsun.


kararlarla karalanıyor beyaz düzenekler. silgisi yoksa hata yapmamasını öğretiyor. kah eğik düzlem, kah dönmedolap. Affan Dede'ye para saydım, limit yetersiz. satın alma gücüm yerinden oynamış, hop hop hop, altın top. (ezop)

gelgelelim tamlamalarla tamlanan, belirtili belirtisiz zincirleme kurulan her cümleye inat, yalnız başınasın. hayal kırıklığın aldığın sonuç. güzellik sıfatın adı.

ne güzel ya da ne değil, önemsiz.
çok mu kolay, asla.
zorluğunu seviyor muyum, yoruyor.
amaç yorulmak değil, yorgun sıfatın adı.

papatya çayı : bizce isim tamlaması.
papatya : seviyor, sevmiyor..





bugün adada dumanla iletişim kurulabiliyor ancak.. bir de, papatyalardan taç yaptım..meğer yapılmışı varmış..

14 Mayıs 2007 Pazartesi

yazmayan elime kalem tutmayı...

yıllar çabuk geçiyor aslında.. dört gözle beklenen o istiklal marşı cuması aslında beşer beşer atlayan günler demekmiş.. bir haftasonundan diğerine.. aslında hızla akan zaman demekmiş.. iyi ki sindire sindire yaşamışız. iyi ki beraber büyümüşüz, iyi ki beraber yürümüşüz..

evet, yanıma kar kalan dostluğunuz baki, ben aynı dertten muzdarip..

iki noktadan bir doğru geçirmesine geçirdik ama yine de çemberin çapını büyütelim, hatta bir dahakine teğetler çizelim..!

ben çevirdim sayfayı.. yorum sizin :) ya da...

"share the comments" just because of a "dangerous game"..



adada hava sıcaklığı düştü, su seviyesi yükseldi.. durum kontrol altında..

8 Mayıs 2007 Salı

uluslararası savaş baltaları

bir sene-i devir daha..

ne ara bir tam buluşum gerçekleşecek dostlar???? hayır biz daha düne kadar istanbul-izmir-ankara kesişemezken; amerika-fransa-ispanya-hollanda naapsın??

kesişsin değil mi. kati suretle kesişmeye çalışsın. çalışmadan olmaz. a şehrinden b şehrine saatte bilmemkaçla gidersek neden olmasın, hadi bakalım "çevir sayfayı" puhahaha.. yorum istiyorumm :)

özledim sizi. ama hepinizi bir arada.

ama olsun, zaman mekan değişken. dostluk baki. biz kesişebilenler iki noktadan itinayla bir doğru geçiririz sizin yerinize de. aklınız kalmasın, fikrimiz sizinle..

bu arada adadan direkt uçuşlar sağlanır :) hareket vakti mayıs on iki. yolcumuz kalmasın..ve unutmadan, savaş baltalarını gömüyoruz!! (hadi ordan "kushbein kusbein")


gönül dost ister şenlik bahane.. baltası cabası.
"senin, sadece senin için.. garip sevinçlerim.." (chorus: all of us)


"öylesine bir tatil"lerden kopupta, sen yine bildik mekanında dost başa şimşir tarak muhabbetlerle süsle hayatı, kah camdan cama, kah yokuş yukarı yokuş aşağaa..biz farklıydık kuzular, anlayana sivri sinek saz.




yaşa dostum dünyayı.. ömrünce keyfini sür.. insanlar değilse de , kelebekler "özgür"dür..

adada bi sürü bi sürü kelebek var, uçuş uçuş uçuş...

7 Mayıs 2007 Pazartesi

maksat spor olsun..

spor yapmak önemli, sağlık herşeyin başı azizim..
zira sporun büyüğü küçüğü olmaz :)) herkes gücünün yettiğine yansın, mitokondrik takılsın..

unutmayın, siz diyettesiniz ;) mayokinik semptomlar bunlar, aldanmayın.
üstelik "öğle" ara verilmez, böyle verilir;
  • simit
  • beyaz peynir / yahut izmir tulumu
  • domates
  • salatalık
ne iyi yardımcımızdın sen "şöhret abla".. tadı damağımızda, güneşli yaz, parmak arası terlik mutluluğunda..kulakların çınlasın hastane koridorlarında..

yaa, bir de diet cola lütfen :)

bu aralar keyfim gayet yerinde, ada sahillerimde bekliyorum!!

2 Mayıs 2007 Çarşamba

mayıs çöreği


mayısım geldi.. fırından yeni çıktı çörekler, kokuları üstünde.. nefis mayıs çörekleri..

yeni bir şehirde yerleşeliberi iki yılı çeyrek geçti..
sevdim seni şehr-i istanbul.. sultanlar aşkına!!

gördükçe, tanıdıkça, yanlış anladıkça, rehavetine kapıldıkça, kendinde olmayan zamanlara daldıkça, çıktıkça, daraldıkça, kokladıkça daha çok sevdim.

seni "içindekiler"le sevdim, kaynakça muazzam.

hoşbulmuştum henüz erken, sarıydı yerler.
ben sana kızdım. sen beni kırdın. çemberin çizgisine bastım, "yandın" dedin, çık oyundan. bir şans dedim? duymadın. git biraz dedin, dolaş öyle gel.. daha yeni gelmiştim.. peki dedim, dolaştım. ama dolaş dolaş bitmiyorsun..galiba yine ayağına dolaştım..

sevdin, korudun kolladın.. barıştık, uzlaştık, alıştık, karıştık.

farklıydık, ben seni anladım. sendeki beni anladım.. "farkındalık"tık.
"lacivert" zamanlar boyadım kendime.. dalgalarına beyaz köpükler çizdim, kuzuydu onlar.

sevdim seni.

bir şansım daha olsaydı diyip, 95indeki Louis'e dondurma ısmarladım.
şansım senmişsin. öyle dedi Louis. ayakkabılarını fırlattı, koşmaya başladı mayısa. sonbaharda giyecekmiş geri. sen bilirsin :) acıktım.. mayıs çöreklerinden kaldı mı Louis??

adada toprak kokusu var. toprak suyunu içti.. susamış.

30 Nisan 2007 Pazartesi

denizde kürek,karada direk,"rumeli"nde atar yürek

yoruldum..
deniz tuttu.. denizim ege.
kordon boyumu aştı. boğuldum..
kıyıya vardım, yürüdüm yürüdüm yürüdüm..
geldim..

arada bir nefes o şehir. benim "iz"im. oksijenim.

networkler önemliymiş vesselam, bunu anladım.
bir 'network'de daha ihtiyaç duyulacaklar listesinin başına yerleştim. kocaman aferin ama bu kez yıldızı yok, bu kez dörtbuçuktan beş. kader 'ağ'ları bir bakıma.örüldüyse bozmak olmaz.

kah geçmişe dönüp saydım haftasonu büyüklüklerimi, kah haftaiçi boyu küçük kendi büyük zaman dilimlerimi. sonra sayılar karıştı. getirmedim artık gerisini.
olan olmuş biten bitmiş. çok şey olmuş. çok şey bitmiş.
yıl olmuş, gün olmuş, devran dönmüş.

bir süreliğine inzivaya çekiliyorum üstadım.. şahsen ulvi bi kişiik bir nevi bilimim, üstadım.

ve cumartesilerden cumartesi beğenip, sıkıştırılmış post modern iletişimler. olsun, iyi ki var!
pizzalar rokayla lezzet bulabilirmiş bir hane kahvesinde, dost muhabbetin güneşine karşı uv-protected kalabilmeyi başarabilirsen.. ya da bir limonatanın buzuna boynuna atkını alıp inatla karşı koyabilirsen.. yıldızlı bir aferin. tekrarı olmalı, mutlak değer.

boğazın içi ayrı bir güzel, ayrı bir huzur saklı arkalarda bahçelerde..peki Rumeli mimarı kim..sorarım.

adada bu aralar bir muhabbet bin can demek..

24 Nisan 2007 Salı

"pati"kadan yürüyünüz..

ayakkabılarım artık ayaklarıma dar gelmiyor nicedir..artık sadece modeli değişsin diye değişiyorlar..halbuki öylemiydi küçükken??hele ben, hele ben..dombili ayak cik cik kuşu :) uğruna bebek arabaları alınacak şişlikte tombalak ayak hem dee..tarak marak kalmamış neyseki kuzum, gayet otuzdokuzum, şıkım, estetikim.. ne de olsa bir topuk yüksekliğindeyim ama prensesim :)

tabi dar gelen kaplar bileşince basınca dayanımı azalır,kati suretle artışa odaklanır.. peki o zaman bir de dolu tarafından irdeleyelim, zira yakışır; ve doğrudur, dar gelen kaplarda değildir sükuna eriş, bu tamamen büyümeyen patiler teorisi.

patilerimi seviyorum ben. büyüseler de büyümeseler de uygun kaplara hep "bulunabilir" modunda yanıyor ikaz lambası. kaplar bileşik ya da ayrışık, çatışık ve ya çitişik.

seviniz.
topuklu giymeye devam ediniz.
kavramayı tam kavramak için abartmadan babetlere geçiniz.

zira babet hayat kurtarır.

ada: mobildi bugün. pati "izlerinin sesi" var toprakta, takip etmeyin, daire çizdim :)

22 Nisan 2007 Pazar

kimyasal bağlar ya da bağlamaz..

Bu kez durum bağlarla ilgili... kovalent, iyonik ve fiziksel mevzu bahis.

Şimdi şeker, kovalent dedin mi orda bi durucaksın, kendini bilmez biri açığa kaçtı mı sürüden, başı boş görünüp de bağlanmamaya niyetliyse ve de, üzgünüm..bağlanıyorsun kardeşim kaçarın yok! Çekim gücü bu, herkes masum.. tek suçlu moleküler yörünge.

Peki ya, iyona ne diyorsunuz kuzum.. öğle yemeği arasında, "tuzu uzatır mısın canım" demek de bahanesi işin. örneklemsiz bir hayat olmaz, fiiliyatı cezbedendir, reel önemlidir. (tartışmaya açık) İyonik bağ, zıt ve eş yüklü iyonlar arasındaki elektrostatik kuvvetlere dayanan bir kimyasal bağ türüdür. kime neee.. kopar mı, kopar. kim neye baki ki :)

"excuse me, may i have the salt, please.." düşünün durun, banane. prensesim ben, bezelye tanesi benim işim.

ama ben anladım, derdim fiziksel, kimyası bahane..

ada'da son durum:
mutluydu mekan. zira, huzurluydu güneş, deniz.. bi ara yağmur yağdı, e tabi, kaçınılmaz. bağlandım, bağlanmadım.. ama kurtarabildiğim serbest elektronlarım var hala..bunlar yörünge arsızı.

20 Nisan 2007 Cuma

klimatolojik yaklaşım

pekala.. görmemişin blogu olmuş, ısınma turlarına başlamış.. hadi ama yoğun istekler bekletmeye gelmez şekerim, supply-demand :)

bu subtropikal hikayenin ülkemin, şehrimin kuşak çatışması arasında ılıman tavrını korumasıyla bi ilgisi yok, büsbütün çağrışımlar yan yana getirdi bizi. Bizi; yani küçük 'prens'es olan beni ve subtropikal prensesi.. palmiyeler kuzulara savaş açtııı.. en anlamlı birliktelik oluştu: subtropik prenses. (tamamen saçmalık değil, haksızlık etmeyiniz, anlamı içinde gizli saklıdır her hakkıyla biliniz)

sanırım edebi metinsel tarafım kozmik kimyama yenik düşmüştü bir kaç yüzyıldır.. yeni bir çağdayız artık kuzum, dön kendine dedim. geç kaldım. ama geldim.

şekerim, bu meret beni yeniden sararsa yandık.
birikmiş kudurmuştan beterdir.
devamını dilerim.
umutlu bir vakayım kabul ediniz..

burası benim 'ada'm, ama lütfen beklerim..
(herkes kimsede olmayan üç şeyiyle buyursun lütfen-aranızda anlaşınız)

hava açık ve güneşli, şayet gelirseniz 'ada' da gönül rahatlığıyla yayılabilirsiniz..serbest.

ege kahvaltısı tadında başlayalım..

başlayınca gelir gerisi..bak oldu işte.
nisan deyince geldi yağmur damlası, düştü elime..yanında getirmiş kokusunu toprağın, fırsat bu ya topraklama yaptım..toprak kokulu bir ada yaptım. güneşim de var,yağmurum da.. huyum da huysuzum da!
hoşgelmişim, hoşgörmüşüm..