22 Ocak 2009 Perşembe

parçalı bulutlu gecenin seyrinde...

kendimle bir başıma kaldığım zamanlarım tehlike arz ediyor, bunu anladım. İnanmazsınız, o kadar seviyorum ki bu sevimli, saklı gizli, masum ve bir o kadar cin fikirliliğimi... sanırsınız ben dünyaya dümdüz duruyorum. benden korkulur mu... korkulur.

ben bile korkuyorum...

süreç; ecele faydasız, yola devam gibisinden bir ayak diremesi, sonuçsa ulaşılamayacak kadar dolambaçlı. diptoplam karmaşık... halim duman, sosyal içerikliyim.

baktım çıkılmıyor bu işin içinden, bahane bu ya, ben yine şarkılardan dilek tuttum!
"ah o gözlerin"den girip, "gül güzeli"nden çıktım, hadi hayırlısı...yönlendirdiysem ne olmuş; biz bizeyiz şurada değil mi kuzum...

******
bu parçalı bulutlu gece kayıplar arasına karışmadanki dipnot "hey gidi İstanbul, hoşgeldim"zamanlarıma ithaftır.

gün olur dostlar okur,
esas kişi kendin bilir
yen içinde kalır
gün olur,
bu yorgun, kırık, döküklüğü toplar,,
kim nerden bilir,
yine dillerde hikaye oluruz...

" Bir eski resim duvarda
Belki Beti belki Pola
Markiz'de oturmuş sakin
seyrediyor zamanı gözlerinde tozlarla
Ah bu ne sevgi bu ne ıstırap
Bu şarkıyla gönlüm ne harap
Al al olmuş gül yanaklarınız
Bu mahçup nazlı bu eda bu hal
Bir mısra gibi ağzınız
Dillenmemiş dinlenmemiş bakire aşklarda

Günlerden güz mevsim sepya
Bir tüy kalemle yazılmış bekler
Bir hayat daha olmalı der gibi
Kahverengi tonlar uykularda

İstanbul hatırası,
Bir yerinde altın yaldızlı tarih ve yazı.."

11 Ocak 2009 Pazar

havuçlu tarçınlı...

pazar günümün anlamı ve önemi, havuçlu tarçınlı bir ruh halinin kendine bile çaktırmadan verdiği komik tepkilerin aslında bir o kadar da trajik yaklaşımıydı.

bazen ben bile bana neler olduğunu anlamıyorum.. giderek daha da "ıssız"laşmak mı yoksa adanın fikri hür, irfanı hür kafasının her daim bir karmaşayla boğuşması mı tüm bu şımarıklığın sebebi? durup dinlendiğin o koca limanı haddinden fazlaca benimsemek mi yoksa demir almak isterken yersizce suyu bulandırmak mı... günlerin anlam ve önemleri biter de, bu karmaşa diner mi, biter mi, bilemedim...

düşüncesi kozmik derinliklerde kadınları anlayabilen gerçekten var mıdır?
kadınlar gerçekten kıvrımlıdır da beyinleri de mi bundan nasip almıştır?
havuç ve tarçın neden hüznü lezzetdirir?

sütümün yanına "havuçlu tarçınlı" da koydum bu akşam, mışıldamadan önce fikirlerimi lezzetlendirsin diye...

ben burdan yaktım bu akşam;
"tavşan kaç!!!" :)))

7 Ocak 2009 Çarşamba

Mamma Mia...

baktım ki hüzünden baloncuklar, baloncuktan fikirler dolup dolup taşarken yıldan almışız yine günleri gidiyoruz... henüz daha tarih sayfalarına sekizbuçuktan dokuz yazarken, bir bakmışız bu yılda bir varmış bir bitmiş olacak.

esas kız, kadim dost;
bak aklıma ne geldi.. ki bayılırım böyle "al-dante" fikirlere... niyeyse sevinçten çemberlere girelim, sevgiden sel olalım, pıtır pıtır dolanalım diyorum...
bu yılı böyle üç büyük ana bölelim, iş planlarımızı bir dökelim, süreçleri aman ha iyi yönetelim diyorum...
eee ne de olsa, yaşadığımız gururdur, heyecanımız boyumuzdan büyük; karara saygımız sonsuz...
ben bu yirmi iki yıldan aldığım güçle sana "şapka çıkarıyorum" :))

*********

hakettik mi, bence fazla fazla...
tarihin sekizbuçuğunda kalmış karanlık zamanlara son verip herkesi pembe beyaz düşlerine cesarete davet ediyorum...
bu bir seferberlik ilanıdır!

(holaaa, kızım sana söylüyorum,okur sen de anla...)

**********
to be cont'd.... :)))


From the moment I wake up
Before I put on my makeup

I say a little prayer for you..

While combing my hair now
And wond'ring what dress to wear now
I say a little prayer for you...

Forever, and ever, you'll stay in my heart, and I'll love you
Forever, and ever, we never will part, oh I love you
Together, forever, that's how it should be
Living without you
Would only mean heartbreak for me...

I run for the bus dear, while riding I think of us dear,
I say a little prayer for you...
At work I just take time, and all through my coffee break time
I say a little prayer for you...

My darling believe me
For me there is no one but you
Say you love me too..

4 Ocak 2009 Pazar

gizli özne...

bir fotograf karesine dakikalarca dalıp da gözlerinizin dolmasına izin verdiğiniz oldu mu hiç? beyin kıvrımlarınızın hiç bu kadar işe yaramasından sıkıntı duyduğunuz ya da o karedeki bir pikselin bile içinizi bu denli acıttığı.. içimde pamuklara sarıp sarmaladığım o şey koca bir demir yığını olmuş meğer... ya da hep öyleymiş de ben mi farkedememişim...pamukları biraz araladığımda anladım; iç acıması da bundan olsa gerek...

ya da olsa olsa "havalardandır"...

bu aralar yağmur var bu şehirde hemen her gün... güneş yüzünü göstermeye çalışsa da içini dökesi gülümsemesinden daha baskın olduğundan olsa gerek, sürekli adımlarımızı yokluyor. Bazen bir çamur sıçramasında, bazense ayakkabılarımızın kaygan tavırlarında.. "tamam" diyoruz, "sen kazandın", dök içini de rahatla, biz kenardayız... sen kendine gelene dek, "biz" kenardayız...

bu ada yağmurseverdir, biliriz. bu adada ne yağmurlar yaşadık, onu da biliriz...
bilmediğimiz debi hesabı da yok, ama hala "ada"m gibi ıslanmayı öğrenememişiz... ondandır heryanımıza sıçrayan çamurlar, ondandır ters dönen şemsiyeler, ondandır hala ayakların aynı sularda kayışı...

*******
yeniden yap-bozlara döndü yüzüm.
her yapıp bozuşumda yeni bir parçayı daha keşfediyorum.
bu yüzden yüzüm dönük ama aklım yeni parça bulma hevesinde.
sıkıldığımdaysa atıp bir kenara haftaları sayıyorum...
sonra hiç ummadık yerden bir parça daha çıkıveriyor karşıma...
aslında o parça da hep orada.
haftalardır aramadığıma yanmam cabası, hayatı elliye yetmiş yap-bozlara yoruyorum...

*******

beni üzen aslında
üzüldüğüm için değil
bazen sözle anlatılmaz ya
kelimeler sikayetlenir
yıllara meydan savaşı ilan edince o cesaret
kin koca bir volkan olur sonrada önünde eğileverir
sahici herşeyin asıl rengi
kalbime kaç kere sorduysam
hep bana ismini heceledi
bende inanıp ona uyduysam
eğer bir gün farketmeden, istemeden seni kırdıysam
özrün efendisi en yakınım olur, diler yoluma devam ederim...