30 Mart 2009 Pazartesi

imkansız diye birşey var mıdır...

çıkarımlar dünyasına birkez daha hoş geldiniz...
keyifle akan sular gibi yazılarım gelmeden önceki son buharlaşmamı yaşıyorum şu an.
ne aklım yerinde, ne ben.
ne üzüldüğümden eminim ne de sevindiğimden.
muamelenin en haksızından dertliyim onu biliyorum da,
ben buna ne kadar daha kılıç kalkan kaldırabilirim ondan emin değilim.

bu post içimde patım patım patlayan düşüncelerin, bir gün gelecek
sadece güzel bir filmi seyrederkenki harikulade eşliği için parmaklarımın ucundaki pop-corn'a dönüşecek dileğiyle yazılmış; nedenini hala çözemediğim, anlam veremediğim, anlamak istemediğim, figürize ederken acı çektiğim,burcumu yükselenimi sonuna kadar yaşadığım bu case'e ithaf olunmuştur...

umarım birgün tüm bu olanların bir açıklaması yapılır.
ben buna inanmak istiyorum.
yanlış reçeteler, yanlış tedavilerin hayatı nasıl yanlış yönlendirdiğine ise hiç girmeyeceğim..

insanlar insanların hayatına müdehale ederse birileri için birşeyler hep imkansız olmayacak mıdır.. işte bir çeşit "kısıtlar teoremi"..
bu yüzden imkansız olan bazen herşeydir...

*****
ama bu içinde bulunduğum son durum komedisi olabilir mi..
komik miyim gerçekten?
ben gülmüyorum da...

*****
soran olursa; i'm just "celebrating originality"...and "I`m begging, begging you...."

24 Mart 2009 Salı

prens..im..sesim...

yüzümden düşen olmuşken bin parça… hani ben lafımı ortaya koyarım cinsinden… edebi serzenişim mi var yine ne...uykum kaçtı, içimden taşar oldum..hayır olsun!

Önsözümde sonsözümde sana ithaf olmayacak asla.. eğer yazmak istersem…

Kaldı ki zaten şimdiye kadar ara sözlerden bunca yığın düşünceyle ya ben ordinaryustum ya da sen astreoid prensi..seni ben mi böyle yaptım, pamuklara sarıp sarmalayacak başka bir şey bulamamışım gibi…yok artık, abartmışım.. sen de kabarma faslında. Bana yıldızlı aferin o halde.. ahah! Ama ben kendimi bilirim, allahı var: patates baskıda üzerime tanımam!

Ne zaman ki başarırım bu fırtınayı mevsimi gelmeden dindirmeyi, o zaman ki içim de açar açmaz çiçekler –non kardelen ama gezegen terkettirmeyen- dibine kadar keyfe keder yaşamayan ne olsun…


Desem bile…
gökyüzüne her baktığımda gülümseyeceğim...
ve evine her gişindeki anahtar sesini hissedeceğim...
küçücük anahtarlığına yüklemişim bir kere anlamını.. hep elinde tut gitsin...

tıpkı...hikayenin burası gibi.

“…Yıldızlar, başka başka insanlara farklı şeyler ifade ederler. Bazıları için sadece gökyüzünde titreyen ışıklardır. Yolcular içinse, bir rehberdirler. Bilim adamları için fikir kaynağıdırlar. Şu benim iş adamı içinse zenginlik. Ama herkes için sessizdirler. Sen hariç...”

“Ne demek bu?”

“Geceleri gökyüzüne baktığında, yıldızlardan birinde benim yaşadığımı ve orada gülüyor olduğumu bileceksin. Bu yüzden sana sanki bütün yıldızlar gülüyormuş gibi gelecek. Bütün dünyada yalnızca senin gülen yıldızların olacak.“

Ve bunu söyledikten sonra yine güldü.

“Ve üzüntün geçtiğinde – çünkü zaman bütün acıları iyileştirir- beni tanıdığına memnun olacaksın. Daima benim dostum olarak kalacaksın. Benimle birlikte gülmek isteyeceksin. Ve zaman zaman, sadece bunun için gidip pencereyi açacaksın... Gökyüzüne bakarken güldüğünü gören arkadaşların buna çok şaşıracaklar. Sen de onlara: “Ah, evet, yıldızlar beni hep güldürürler” diyeceksin. Onlar da senin deli olduğunu düşünecekler. Görüyorsun, sana ne kadar kötü bir oyun oynadım...”

****
evet biliyorsun, bana kötü bir oyun oynadın.. yine de, gezegeninde, kal sağlıcakla..

****

18 Mart 2009 Çarşamba

derinlemesine temizlik...

mevzunun üç boyutunda kaybolmadan, fazla dallandırıp budaklandırmadan hababam dikkat dağıtmaya çalışıyorum. fazla yoğunlaşmaya gelmiyorum, malum taşlar biraz oynamaya dursun...kah gezenti,kah stabil, bu bir "hands clean" operasyonudur, çaktırmayınız..

insanın kendini kandırması çok kolaymış azizim.. bulutla kavga etmesi de; zira kümül kümül olmuş da gökyüzü bu aralar haberim olmamış..kışın güneşine kanmışım..

bir varmışım bir yokmuşum zamanlarımla boğuşurkense etrafı toz duman kaplamış.. nasıl gereksizden bir konsantrasyonsa kalbimin aklıma giden sıvı akışını engeller olmuş..asıltılardan önümüz görünmezken işin kimyası şaşmış... ay ışığında kandırılmışım...

madem bilincimizde anlık ritmik düzelmelerle yapabiliyoruz bu çıkarımları, vakit seyrelme vaktidir.. sadeleştikçe durulma, çok yoğundan az yoğuna yol alırken "kararın" ince zarında bırakmak zamanıdır tortuları.. gereksizi çökeltmek lazım ki saflık derecesine yaklaşsın yürek..

velhasıl, adada derinlemesine temizlik var, biraz süpürge sesi ondandır.. verdiğimiz geçici rahatsızlıksa bundan. ha bu arada, elim değmişken dekorasyonda minimal çizgilere kayıyorum, malum "basit güzeldir". böylelikle adada "hayat kolaylaşır", herkes mutlu olur diyorum.
yüksek matematiğe hiç girmiyorum; bulutlarsa umrumda değil..
dostlar sağolmalı.
ve mottolar allahı var.

"the only way of finding the limits of the possible is by going beyond them into the impossible.."

14 Mart 2009 Cumartesi

oynayan taşlar..

hani bazen uykusunda bağırmak ister de boğazı kurur ya insanın..sesini çıkartamaz bir türlü... ne kadar basmak istese çığlığı o kadar içine bağırır,sessizlik çıkar, nefesin daralır..işte onun gibi bu cumanın ertesi.. boğum boğum, yağmur yağmur.. iç sesim kulaklarımda çığlık çığlık...dışsessizim.

koptum.
bi süre maşrapa var görüntüde.

hayatımı update etmeliyim.
ve yine..
yine..
yine..

bu kızı yeniden büyütmeliyim; farkındayım.

******

sözüm sana mı bana mı bilemedim. sana ne söylesem; sonuna eremedim...
ben sıramı savdım;
sevdam mı, kavgam mı diyemedim...

*******

"Kırılıyosun bak hemen eriyorsun,
Şeklini ne bozuyorsun geçiyor bunlar..
Islak yanaklarına ne bakıyorsun,
"Oynayınca biraz taşlar" akıyor yaşlar....
Kendini pek kaptırma şu yıldızlara,
burcuna yükselenine hiç bakmıyorlar..
Sırlarını vermişsin hep aynalara,
"Güzelmişsin, çirkinmişsin" taç takmıyorlar..."

8 Mart 2009 Pazar

varsın böyle geçsin ömrüm...

yaa, işte öyle.

içine girmiş bir kere insanın, yoluna çıkmış bir taş kaldırılmış yılların birinde yerinden; bölünmüş yıllar bir dörtlük zaman olmuş.. hala hayrete düşürürken beni, ben bakmışım o bakmış.. gece ay görünmüş, yüzüne vurmuş bir beyaz güzellik olmuş..yine gün doğmuş, bir varmış, bir yok olmuş..

sevdası kendinden büyük yürekler için ağırdır günler.
günleri hızla koşarkense anlamaz insan.
günler koşarken yürek ağır;
ağlamayı da bilmez, gülmeyi de bilmez olur insan; kaç hareketlik ezberdir oysa.
ezber unutulur.


varsın, biraz böyle geçsin.
biraz da böyle geçsin.
su yolunda, gün akışında, akıl yaşta, gönül taşta kalsın..

topuklu ayakkabılarla çimlerde yürünmüyor azizim..
içine içine batıyorsun toprağın.

*****

iyi geceler yastık altında birikmişlerim..
bugünlük kıssadan hissesizim...
müsadenizle biraz da sessiz...

******

"...bir çekene sordum, dedim ki aşk rengini söyle
dedi ki alacalı, bazen de ebruli...
bir içime sordum
dedim ki doğruyu söyle;
dedi ki rengi gece, bu sevda kurşuni..."
******