30 Temmuz 2008 Çarşamba

bir hadise var...

siz deyin ilk gençlik hevesleri, ben diyeyim akdeniz kıyıları... ya da körpecik küçücük fıçıcık zamanları.. bir varmışız bir yokmuşuz derken büyüdüğümüz anları..

hem ağlıyorsam da nedeni var...gülümsüyorsam da...
her anımızın bir nedeni olduğu kadar...
herşeyin bir nedeni var...

....

Başımda deli sevdalar yüreğimde yar
Gözlerim bir mihenktasi aynalar kadar
Dallarimi kirdilar da susar leylim yar
Korkarim uzaktır yollar gençliğim kadar

....

falan filan...

10 Temmuz 2008 Perşembe

makyajsız yazı

sabahları yataktan kendimi, yastığımı, hatta utanmasam komple yatağı sürüyerek kalkalıberi neredeyse dört yıla geldi.. ne şevk kaldı, ne heyecan.. tabir-i caiz midir bilemem hocam ama domuzluk diyoruz biz buna; mahmurluktan hallice olanı..

hani eskiden dillerimizde ezber "erken yatarım, erken kalkarım..." hatta üzerinize afiyet "bir yumurtayı sütle çırparım"..ama bi de yanında "kızarmış ekmek, biraz da peynir".. hakkaten "aman efendim, ne güzel yenir..." şarkısı değil miydi? yalan. külliyen yalan. bu da bir çeşit öğreti.

eskidendi bunlar, çok eskiden... hayat üzerimizden hızlıca geçmeden önceydi...
"bu şehir insanı hayli yoruyor.."ben bunu bilir bunu söylerim;melodi de gereksiz heyecan da yok, sakin serseniş hesabı.

kalmadı ki yaz gününün taze güneşini gördüğünde bile mutlulukla gerinecek bir yürek..
kalan varsa ne ala.
ben yastığa kafamı gömmeyi tercih edenlerdenim...

herşey gibi sabahlar da makyaj güzeli artık.. hey gidi!!

1 Temmuz 2008 Salı

kordonun yıldızı,yakamozu,keskin tuzu tadında...

nasıl da özledim seni şehr-i "belle"...
ne yıldızın, ne yakamozun kaldı sayıklamadığım, ne havan ne suyun.. hatta cantların bile.. bu son melodik esinti de özlemime tuz biber, yine kalbim ege'de kaldı bu aralar... özlemim boyumu aştı, özlemim kordon boyu...

kah devirdiğim yılları nasılda huysuz geçirdiğime yandım; kah doğru bildiklerimden nasıl şaştığıma... kah büyüdüğüme yandım, keşf-i diyar yaşımdan bir çıpıda geçtiğime; hatta gezmediğim görmediğim köşem kaldığına hayıflanırken, aslında toz bulutu güzelliğine yeniden daldım.. daldım da yandım..

hayatı tesadüflerle mi yaşıyoruz kaderle kesiştirirken, tuzlu deniz mi tesadüf hep karşımıza çıkıyor; yoksa biz dalgalanmaktan mı korkuyoruz.. güneşe doğru yüzümüzü çevirirken; hep mi karşı sahile vuruyor içimizden geçenler... tesadüfün kıyıları aslında içimizden geçenlerin yarattığı dalgalarla şekilleniyorda ondan mı hep hayatı kaçırıyoruz... hayatı kaçırdığımıza yanarken, sahil boyu sabahlıyoruz...

ama ben ben göz vuruşuyla yerlebir olan zamanları da bilirim...
ucundan tutar, koluna girer, yine bilirim...
ben o günbatışarında, gündoğuşlarında balkon keyiflerini de bilirim...
tadını da tuzunuda bilirim o şehrin...
çırası yananları da...

bu aralar topuk tıkırtısında delikanlı makamlar...
bu aralar buralarda izmir kokuyor..
burnumda tutuyor taze çiçek zamanlarım...
özleminden tesadüfen kadeh vurulacak bir yaka aranıyor...