25 Mayıs 2010 Salı

gölgelerin gücü adına..

içimde yüzyıllar biriktirmişim de mataf birşey yapıyormuşum gibi mi görünüyorum oradan bilmiyorum ama bu aralar sadık bir ada sakini(!) olduğum kesin. durdukça yazası gelir mi insanın, yazdıkça da yazası.. içime tükenmez kalem kaçtı.

ama diyorum, her günü ayrı piksellerde yaşarsan olacağı bu işte.
buna dolu dolu yaşamak mı diyorlar?
biraz boşa koyuyoruz gibi ama :)

sinirim geçti aslında,
ya da aslında sinir miydi doğru kelime bilmiyorum..
kalbini acıtan şeylerin gülümseme olarak yüzüne vurmasından önceki son güç denemesiydi sanırım, bunu da bir dosttan aldım..

biliyorum, huzuru taşıyan sevimli sempatik kareler yakındır, yoldadır.
varsın pikseli düşük olsun,
yeter ki huzuru içinde olsun..

yoksa piiirenses she-ra'ya dönecek,
hem de; gölgelerin gücü adına ;)


24 Mayıs 2010 Pazartesi

sinirli post

sinirlenip isyan etmek neye yaramış ki bana çözüm olsun.
zaten bendeki bu kördüğümü de çözebilene aşkolsun.
teker teker ne geliyorsa sağlı sollu,
karşı durmaktan, kenara kaçılmaktan ve
paşa paşa yaşamaktan başka ne yapabilir ki insan.
normal bir insan...
iyi bir insan...

ne gelirse gelsin,
isterse en yakınından gelsin,
fabrika ayarları bozuksa değiştirmekten başka çare yok sanırım..

neyseki,
burası benim dünyam!
bu yüzden yüzünü güneşe çevirip hayata hala teşekkür edebilecek cesareti var.
ayaklarını dibe vurmadan daha yükseğe nasıl çıkılır diye sorgulamayan bir cesareti.

olmayanlar derdine yanarken, buyurup burdan da yakabilir:

http://fizy.com/#s/1ajexf

konuşmadan önce, cümle kurmayı bilmek
sıçramadan önce, neyim var neyim yok diye bir kez daha düşünmek için.

kimsenin kolay bi hayatı yok.
ama hala hava bedava.
o da, nefes almasını bilene..

sanırım bu kadar.

23 Mayıs 2010 Pazar

...

öyle anlar vardır ki, orda öylece kalsın, dursun zaman istersiniz.
hiç beklenmediktir, zaten beklentisizliğindedir güzelliği.
hem içiniz rahattır, ruhunuz sakin,
hem dünyanız dertsizdir, cümleleriniz ihtişamsız,
hem içindesinizdir hem de dışarı çıkmak da serbestsiniz.

*********

yorumsuzum ama huzursuz değil.
uykumu da ziyadesiyle aldım.
serde iyilik var sadece bunu bilirim.
bir de sağlık.

sağlığımıza.



"Ne güzel süpriz bu böyle, hoşgeldin
Boşver çabalama,konuşmak zorunda değilsin
Hem hareketlerinden,küçücük mimiklerinden,
Kalbini okurum ben

Bütün gün yataktaydım,yüzümde yastık izi
Seninse geçmişinde binlerce ağır yenilgi
Çok şaka yaptıysam, aslında korktuğumdan
Beni zaten tanırsın sen

Derler ki,bir yerden sonra
Acımaz daha fazla......
"

20 Mayıs 2010 Perşembe

kokteyl

aklın ve duyguların bir yöne çalışabilmesi herhalde çok nadir vuku bulan bir durumdur. "seni tüm mantığımla seviyorum" ya da "tüm kalbimle bunu mantıklı buluyorum" dediğimiz ne kadar eldemiz vardır? bendeki eldeler sıfırdı. Ya mantığımın sınırlarını zorlamalardayımdım ya da kalbimin sesini dinlemelerdeydim.
Tam arasını buldum derkense hayal kırıklığının tam üzerinde..

baktım ki olmayacak, baktım ki hayata dair bakış açılarında genişlemenin de daralmanında bir sınırı var, ben de duygularımla aklımı birbirine karıştırayım diyorum biraz.. hazır yaz da gelmiş..

biraz da bırakayım böyle karmançorman tropik kokteyl tadında kalsın ortalık.
muhakemeyi tavan yaptırırken, saçmalamaya da biraz zaman ayırmaktan zarar gelmez!

ne de olsa "enkazlar dolu" birinin tek derdi olsa olsa "can çekişenler" olur :)
gerisi hikaye.
yudumla gitsin.

12 Mayıs 2010 Çarşamba

koltuk üstü hikayeleri..

evin salonuna bu aralar daha manidar bakıyorum nedense. her detay, her kare incelemem altında. bazen üçlüsünde bazense teklisinde oturuyorum..oturdukça kuruyorum, kurdukça kah gülümsüyorum, kah..gülümseyemiyorum.

metrekareye düşen anılarım ne kadar da verimliymiş meğer!
değerini toplasan, bir kitaplık dolusu kitap eder.. etkisini toplasan dahası.
tepkisini toplasan belki sadece küçük bir hikaye kitabı.
nihayetinde geçmişi olan bir piiirenses olduğum kesin, ama koltuklarımda hissettiğim bezelye tanem battıkça batıyor..bir bulup çıkarsam belki, en azından rahat bir uyku uyuyacağım.

o yüzden uykusuzum.
o yüzden bir sıkıntı, bir yalnız kalınca derinlik hali.

yapılacaklar listem yine ertelenmişlerle dolmuş..
şu üzerimdeki kışı yazla değiştirerek başlasam belki şansım döner :)
ve sonrasında yapılacaklar listesinin "artık yapılmayacaklar"ının üzerini cesaretle çizmekle devam etsem ne ala..
hele şu koltuküstünde biriken hikayeleri de hurçlara koydum mu, şahane!
bir de şu "bezelye tanesi" var tabi :)


9 Mayıs 2010 Pazar

Mayısın Dokuzu..

Hayatımızdaki değişimlere günün koşturmacası içinde nasıl da ayak uyurmasını biliyoruz. İnsanız ki unutuyoruz, ve insanız ki gerekli gereksiz cümlelerle vaktimizi gayet de güzel geçirebiliyoruz..kim ne derse desin, ama bunu zaman yapmıyor, biz yapıyoruz!

Bugünü tarih sayfalarımda yer aldırırken bambaşka hayallerim olmalıydı çok da uzun olmayan bir süre öncesine kadar.. ama canım anneme hersene aynı şiiri okuyabildiğim ve gözlerimizi sulandırdığım "anneler günü" olmasının dışında yüklenecek bir anlamı ne yazık ki olamadı..zaten olmasındı :) sadece düşündüğüm tek şey, yeniden yaprağı bir sene öncesine çevirme şansımın olması ve o disko topunun hiç parlamamasıydı!

başlangıç noktasında açıyı tekrar sıfırlanmak için cezayir sokağında başlayan gece sabah moda sahilindeki kahvaltıyla sonlanırken, gönülden geçenler yerini yurdunu,ismini cismini bulduysa ne ala..bu zaten yeter.

gerisi vapurdan suya bırakılanlarla uçtu gitti.. o güzel boğazın güneşi ve rüzgarı kaldı baki!

bugün mayısın dokuzu,
canım annemin anneler gününü birkez daha kutlamadan olmaz..
hem zaten,

"annedir yuregi fazla dayanamaz,
herkes bıksa benden annem bana doymaz
öper koklar beni büyütür kalbinde
bi tek annem olsun bana bisey olmaz..." :)

3 Mayıs 2010 Pazartesi

asma kat...

neyin doğru neyin yanlış olduğunu tartışmak savaşından yenik düşenler arasında ben de yavaştan yerimi alıyorum artık. sorgulanmaması gereken şeyleri akışına bırakmaya çalıştıkça nasıl kovalanıyorsam, bir o kadar da kaçmaya devam ediyorum. ama bu döngü hiç bitmiyor; su yolunu buluyor, kaçansa her daim kovalanıyor..

lafın edebini henüz keşfetmemiş medeni cesaretine insan sevgisinden daha çok hayran olduğum profillerin sayısı hergeçen gün arttıkça, kendime bir kez daha şaşıyorum. ne işim olduğuna şaşıyorum bu karmaşanın ortasında. arabesk hiç bir düşüncem olmasın dedikçe inadına üzerime gelen her parçayı yakalayıp, sonra da cebime şükredebileceğim herşeyle beraber koyup en az hasarın peşinde gülümseme savaşıma geri dönüyorum..

ben gülümsemeyi sevdikçe, onlar akıyor..onlar aktıkça ben gülümsüyorum,
savaş dediğin budur işte.
bunu yapmaya mecbur bırakılıyorken, alıştığım herşeyin tersine yeniden alışmaya, yine o kabın şeklini almaya çalışıyorum.

herşey hala o kadar yersiz, yurtsuz ki.
asma kat çıkmalıyım..

******************************

Kul kurar, kader gülermiş
Bazi hikayelerin sonu mutsuz bitermiş
Ama kadere inat insanoglu hayal kurmaya
Yazgim degişir diye inanmaya devam edermiş..

Insaniz bir anlam ararız yaşamak için
Ait oluruz sahip oluruz ya da olamayiz..

Hesaplar yaparız sonumuzu bilemeden
Dünyalar kurarız dengimizi bulamadan
Acilar çekeriz hesabini soramadan
Yeminler ederiz tutamadan
Çeker gideriz..