3 Nisan 2019 Çarşamba

En Yakın Arkadaşının El Yazısı..

Ben hala anı yazmayı, el yazısından notları değişmem hiçbirşeye.
Bu bambaşka bir samimiyet. Gülümseten , mutlu eden ve bilirim ki çok içten.

Kızımın doğumu için tuttugum anı defteriıne bakıyordum az evvel.
Eski ve ömürlük dostların sayfalarını okurken -el yazılarından sebep- , yazdıklarının yanına, bir sürü güzel anı düşüverdi ve çok yakıştılar.

Biz dijital çağ nedir bilmezdik ortaokul lise zamanlarımızda.
Ama güzel yazar, güzel çizerdik.
Hem edebi metinsel severdik, hem de eğlencesini işin.
Özel bir gün olması da gerekmezdi, yazdıklarımızı paylaşmak için.
Ama her özel günde de mutlaka yazacaklarımız olurdu.
Küçüktendir öyleydik.
Yazmaktan hiç yorulmayan , kalemi tutusuna göre orta ya da yüzük parmağında nasır olan bır nesildik.
Takla attırırdık o.5 Rotringlere -illa sıfır beş olacaktı evet- ve yumuşak uçlusundan yana kullanarak tercihimizi.
Hey gidi.
Ta o zamanlarda, -çalıskan ama haşarı huyumuz kurusun- ders işlenirken en büyük zevkimizdi yazışmak.
Yani birbirimize not göndermek. Malum konuşmak olmazdı. Ama yazışmanın da yakalanmamak sorunu vardı.
Hem yazmaya, hem de yakalanmama heyecanına olsa gerek, bayılırdık.
Ve ta o zamanlarda aslında ilk onlıne sohbetı bulmuştuk da haberimiz yoktu.
Çünkü o zaman "0nline" diye birşey yoktu. Kelime olarak bile kullanmazdık.
Biz ona "paper chat" diye isim koymuştuk, İngilizcesi havalıydı çünkü kolejli çocuklardık.
Ama kagıt bildiğin teksirdi.
Bu eski nesil mesajlaşmada genelde küçük kağıtlar havadan uçarak ya da elden ele gelirdi ya.
Bu biraz farklıydı mesela. Büyük a4 boyut.
Boyutundan sonra en büyük farkı ise, konuşma çizgisi ile elden ele dolaşmasıydı bu kağıdın.
Yani bizim nam-ı diger "paper chat"'ın özelliği. Çoklu katılım mümkündü.
İstediğin kalemi, rengi kullanmak da serbestti üstelik.
Hem özgün, hem de özgür.
Elden ele gelirdi, havadan gidemeyecek kadar büyük olduğu için.
Ve biz adımızdan sonra bilirdik o yazının sahibini, kağıt bize ön sıradan mı arka sıradan mı gelmiş bakmadan, hatta ne yazdığını bile henüz okumadan.
Çünkü bilirdik 'o' yazan kim.

Bilirdik ve hala biliriz hangi yazıyı kimin yazdığını, herkesin kendini yansıttğı harf dizilimlerinde.
Gelen mesajda kim a'yı tersten yazmış, kim ne kadar boşluk bırakmış, hemen anlardık.
Şimdiki zamanın standart havasının aksine.
Üstelik bunu bilme duygusu, öyle böyle bir sahiplenmedir ki, yazılandan bağımsız, öylesine bir anda bir sürü anıyı döküverir önüne.
Dinlediğin bir müzik gibi, gördüğün bir fotoğraf karesi gibi, aldığın bir koku gibi.
İşte bence bu paylaşılabilen en güzel ayrıcalık.

*****
Bazı seylerı bilmek ve sonsuza kadar saklayabilmek çok güzel.
En yakın arkadaşının el yazısı gibi.
Ömürlük.

0 tropikal esinti var..: